1 fizikçi, 1 matematikçi, 1 kimyacı, 1 jeolog ve 1 antropolog'dan oluşan bilimsel bir heyet; bazı incelemeler yapmak için, Anadolu'daki ıssız bir köy kırsalında bulunuyorlarmış.
* * *
Birden hava bozmuş ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlamış.
Bilimsel heyet de; kaça koşa, ceketlerinin etekleriyle başlarını örtmeye çalışa, yakındaki bir köy evine sağınmışlar.
* * *
Beklenmedik Tanrı misafirlerinin evine doluştuğunu gören Memiş ağa, kendilerine bir şeyler ikram etmek için hemen komşulara başvurmaya gitmiş.
* * *
Yağmurda kapağı, Memiş ağanın evine atan bilim heyetinin dikkati, odadaki sobanın üstünde toplanmış.
* * *
Soba, altına yerleştirilmiş taşların üstünde, yerden 1 metre kadar yüksekte duruyormuş.
* * *
Bilim heyetinin arasında, sobanın neden böyle yerden 1 metre kadar yukarıda kurulduğu üstüne bir tartışma başlamış.
* * *
Kimyacı:
- Ev sahibi, demiş; sobayı yükselterek, kendi gövdesel "aktivasyon" enerjisini azaltmak istemiş. Böylece daha kolay yakmayı amaçlamış sobayı.
* * *
Fizikçi:
- Yok, demiş; adam, sobayı yükselterek, sıcak hava dolaşımıyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.
* * *
Jeolog:
- Unutmayalım ki, demiş; burası "tektonik" bir hareketlilik bölgesi.
Adam, sobayı taşların üstüne kurarak; herhangi bir deprem sırasında, taşların üstüne yıkılmasıyla, yangın olasılığını azaltmak istemiş.
* * *
Matematikçi:
- Dikkat ederseniz, demiş; yükseltilen soba, geometrik bir merkezin içinde duruyor ve odayı dengeli ısıtma olanağı sağlıyor.
* * *
Antropolog ise:
- Bana göre; demiş, adam, ilkel toplumlarda görülen "ateşe tapma" nın, daha hafif bir biçimi olan " ateşe saygı" nedeniyle sobayı yukarı kurmuş.
* * *
O sırada Memiş ağa gelip girmiş içeri.
Ve hemen ona sormuşlar:
- Sobayı neden yükseğe kurdun, diye.
* * *
Memiş ağa:
- Boru yetmedi de ondan, demiş.
|